COVID-19: Salgın Sonrası Güvenliği Yeniden Sorgulamak

Yazar: Öğr. Gör. Erdi Şafak – 20.04.2020


Çin’de başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 (Koronavirüs) salgını, başta sağlık olmak üzere ekonomi ve güvenlik gibi alanları da önemli ölçüde etkilemiştir. Virüs ile ilgili olarak öncelikle sağlık alanında yapılan çalışmalara önem verilmiş ve ülkeler an itibarı ile virüse karşı mücadelede etkiin tedavi yöntemleri ve aşı geliştirme faaliyetlerine odaklanmıştır. Sağlık alanında yapılan çalışmalar virüsün etkileri düşünüldüğünde yeterli olmayıp, özellikle ekonomi ve güvenlik alanında da yapılacak çalışmalara ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Virüs neticesinde, devletlerin yaşamış olduğu ekonomik ve asayiş sorunları gibi sorunlar, iç güvenlik ve dış güvenlik başta olmak üzere, güvenlik ile ilgili diğer alanlarda da değişime neden olabilecektir. Bu noktadan hareketle koronavirüsün devletlerin güvenlik algısında ne gibi sorunları gündeme getireceği konusu önem kazanmıştır.

Koronavirüs ilk olarak 2019 Aralık ayında Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkmış olup, 2020 Nisan ayı itibariyle dünyada birçok ülke virüsten etkilenmiş durumdadır. Johns Hopkins Üniversitesi'nin verilerine göre, dünya genelinde görülen koronavirüs vakalarının toplamı 1,5 milyon civarına ulaşmıştır. Toplam can kaybı ise 80 binin, iyileşenlerin sayısı da 300 binin üzerindedir. En fazla vaka görülen ülkeler Nisan 2020 itibariyle ABD, İspanya ve İtalya olarak sıralanmaktadır.

Ancak Koronavirüs salgınının etkileri küresel çapta bir sağlık krizinin çok ötesine geçmiş ve ilerleyen süreçte, küresel ekonomik, siyasi ve sosyo-kültürel dinamikler üzerinde yaratabileceği olası derin etkilerin sinyallerini şimdiden vermeye başlamıştır. Genel olarak dünya ekonomisinde, özel olarak gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında özel sektör borç yükü, sürdürülmesi giderek zorlaşan bir düzeye ulaşmış, ekonomik kaygılar giderek artmıştır. Başta sağlık olmak üzere, ekonomik olarak kötüye giden gidişat beraberinde güvenlik alanında da önemli sorunların yaşanmasına neden olabilecektir.

Uluslararası İlişkilerde Değişen Güvenlik Algısı
Güvenlik terimini uluslararası ilişkiler literatüründe farklı şekillerde açıklamak mümkündür. Bu tanımlardan hareketle güvenlik kavramı devletlerin, toplumların, grupların ve bireylerin varlıklarını koruma ve sürdürme yolundaki faaliyetleri ile bunları tehdit eden unsurların bertaraf edilmesine yönelik algıları, araçları, uygulamaları ve politikaları kapsamaktadır. Ayrıca güvenlik, değişen ve gelişen dinamiklere göre de her seferinde yeniden şekillenmektedir.[1]

Güvenlik tanımlarında kullanılan en önemli kavram tehdit kavramıdır. Güvenlik daha çok güvensizlik ihtimallerinin ortadan kaldırılması durumu olarak değerlendirildiğinde, güvensizlik durumlarının kaynağının tehdit olduğu görülmektedir. Bir güvenlik olgusundan bahsedebilmek için varlığın korunması ve sürdürülmesi açısından bir tehdidin bulunması gerekmektedir. Söz konusu tehdit içsel ya da dışsal olmak üzere bir veya birden fazla olabilir. Tehdidin gerçekten var olmasının yanında, tehdidin varlığına yönelik algılamalar da yeterlidir. Bu yönüyle tehdit, bir taraftan da algı ve tahminlere dayanmaktadır.[2]

Koronavirüs krizi güvenlik alanında belirtilen tehdit kavramı ile ilgili olarak, güvenlik algısının değişmesini sağlayacak nitelikte bir olgudur. Virüs iç güvenlik başta olmak üzere, devletlerin dış güvenlik alanında var olan düzenlemelerinin, değişmesine ya da yeniden şekillenmesine neden olabilecektir. Örneğin, virüsün yayılmaya başlaması ile birlikte, sınırların kapatılması, karantina bölgelerinin oluşturulması ve sokağa çıkma yasağı gibi yasaklara karşı güvenlik güçlerinin alacağı tedbirler virüsün yayılmasını önleme noktasında güvenlik konusunun önemini gözler önüne sermektedir. Bu gibi durumlarda özellikle insanların korku ve panik halinde hareket ederek, işyerlerini yağmalamaya yönelik faaliyetlerinin engellenmesi ve halkın güven içerisinde kriz sürecini atlatması yine güvenliğin önemi açısından önemli ayrıntılardır. Virüs sonucunda oluşacak kriz durumlarında iç güvenliğin yeteri kadar sağlanamaması, iç çatışmalara neden olacak ve bu durum, halkın huzurunu bozmakla birlikte, hükümetlerin de işini zora sokacaktır. Yaşanacak böyle bir kriz ortamında, ekonomik ve güvenlik açısından zayıf ve güçsüz ülkeler ciddi sorunlar yaşayacak ve hükümetlerin devrilmesi ya da değişmesi gibi durumlar söz konusu olabilecektir. İç çatışma ve yaşanan hükümet krizlerinden ise en çok radikal gruplar ya da terör örgütleri faydalanacaktır. Oluşacak güvenlik zafiyeti radikal grupların ya da terör örgütlerinin güçlenmesine neden olacak ve bu durum küresel çapta bir krize neden olacaktır. Bu noktadan hareketle koronavirüs krizini sadece sağlık alanında işbirliği ve yardımlaşma olarak düşünmemek, devletlere güvenlik alanında da yardımlarda bulunmak virüsün etkilerinin daha da derinleşmesini önlemek adına önem teşkil edecektir.

Özellikle, Suriye, Libya, Yemen ve Afrika ülkeleri gibi ülkeler düşünüldüğünde virüsün sadece sağlık krizi ile sınırlı olmadığını, virüs krizinin bu ülkelerde var olan çatışma süreçlerine çok büyük ölçekte olumsuz etkileri olacağını söylemek de mümkündür. Yine bu ülkelerde yaşanan krizlerin sonucunda yaşanan mülteci hareketleri virüsün yayılma etkileri düşünüldüğünde devletlerin daha çok işbirliği yapmaları gerektiği konusunda, yeniden düşünmelerine neden olabilecektir.


Virüs Sonrası Güvenliğin Teknoloji ile İlişkisi
Koronavirüs krizi sürecinde hiç şüphesiz, insanların en önemli ihtiyaç duyduğu konuların başında teknolojik aletler ve internet gelmektedir. Eğitimler online olarak yapılmaya başlamış, evlerine kapanan insanlar, alışveriş, banka işlemleri ve diğer birçok faaliyeti internet üzerinden gerçekleştirir hale gelmiştir. Virüs krizi sürecinde teknolojiye olan bağımlılık, güvenlik alanında da bazı sorunları beraberine getirmiş ve siber saldırı ve siber savaş kavramlar daha fazla telaffuz edilir hale gelmiştir. Teknolojinin hayatımızın odak noktası haline geldiği bu süreç, devletlerin güvenlik algısında siber alana daha fazla dikkat etmesini gerektirecektir.

Siber alanda, bireylerden geniş çaplı organizasyonlara, terör örgütlerinden devletlere kadar muhtelif kaynaklar tarafından hedef sistemleri bozmaya ve kullanılmaz hale getirmeye yönelik birçok saldırı gerçekleştirilmekte ve bu tür eylemler literatürde “siber saldırı” olarak ifade edilmektedir. Siber savaş ise en genel tanımı ile “devletlerin birbirine karşı yürüttüğü siber saldırı faaliyetleridir.” [3] Bu tanımda dikkat edilecek iki husus bulunmaktadır; Bunlardan ilki siber savaşın devletler arasında cereyan etmesi; diğeri ise karşı tarafın sistemlerine hasar vermeye veya sistemlerinde kesinti yapmaya yönelik eylemlerin siber savaş olarak nitelendirilmesidir.

Siber savaşlar stratejik, operatif ve taktik olmak üzere her seviyede uygulanabilir olma özelliğine sahiptir. Bu nedenle her seviyede istenen etki elde edilebilmektedir. Hedef olarak ise siber savaşlar, temel olarak ülkelerin kritik bilgi sistem altyapılarını hedef almaktadır. Siber savaş sayesinde bu altyapıların hizmet dışı bırakılmasının yanı sıra ülkelerin sivil ve askeri hassas ve kıymetli bilgilerine ulaşılabilmektedir. Söz konusu bilgiler çalınabilmekte hatta silinebilmektedir. Ayrıca saldırıya maruz kalan ülke halkını ve yönetimini, siber ortamda dezenformasyon ile psikolojik olarak etkilemek de mümkün olabilmektedir. Bu nedenle siber savaşlar toplumun her kesimini etkileyebilmekte, çatışma ve rekabet ortamı yaratabilmektedir.  Kısacası teknolojinin artık herkes için vazgeçilmez bir hal alması, ve koronavirüs salgınının devletler üzerinde genel olarak yarattığı kırılganlık durumunun, olası siber savaş senaryolarının da hızlandırılmasına neden olabileceğini öngörmek mümkündür.

Sonuç olarak koronavirüs salgını, sağlık alanında olduğu kadar ekonomik ve güvenlik alanında da önemli sorunları beraberinde getirmiştir. Virüs nedeniyle, güvenlik ile ilgili olarak başta iç çatışma senaryoları olmak üzere, küresel çapta birçok sorun yaşanabilecek ve bu sorunlara karşı kriz yönetimi planlarının oluşturulması ihtiyacı her geçen gün artabilecektir. Yine virüs nedeniyle teknolojiye olan bağımlılık, güvenlik açısından siber saldırılar ve siber savaş gibi durumların yaşanması olasılığını arttırıcı niteliktedir. Bu konuda da devletlerin siber altyapılarını güçlendirmeleri, güvenlikleri açısından önem teşkil etmektedir.

[1] Beril DEDEOĞLU, “Yeniden Güvenlik Topluluğu: Benzerliklerin Karşılıklı Bağımlılığından Farklılıkların Birlikteliğine”, Uluslararası İlişkilerde Çatışmadan Güvenliğe, Derleyenler: AYDIN, Mustafa, BRAUCH, Hans, Günter, ÇELİKPALA, Mitat vd., İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2012.

[2] Beril DEDEOĞLU, Uluslararası Güvenlik ve Strateji, 3. Basım, Yeniyüzyıl Yayınevi, İstanbul, 2008, s.22. / Gökhan BAYRAKTAR, Siber Savaş ve Ulusal Güvenlik Stratejisi, Yeniyüzyıl Yayınevi, İstanbul, 2015, s.27.

[3] Angelyn FLOWERS, “Cyberwar: The What, When, Why and How”, IEEE Technology And Socıety Magazıne, 2014, s.14.