Uluslararası Hukukun Temel Prensibi “İç İşlerine Karışmama İlkesi” Bağlamında Venezuela’da Yaşanan Gelişmeler

Yazar: Öğr. Gör. Erdi Şafak – 1 Mart 2018


Venezuela’da Devlet Başkanı Maduro’yu protesto gösterileri sürerken, muhalefet lideri Guaido 23 Ocak 2019 tarihinde kendisini geçici devlet başkanı ilan etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin de Guaido’yu geçici devlet başkanı olarak tanıdığını açıklaması ile birlikte konu uluslararası bir mesele haline gelmiş ve devletler Venezuela’da mevcut lider ya da muhalif lideri destekleme konusunda tutum sergilemeye başlamışlardır. Bu durum beraberinde bazı sorunları da gündeme getirmiştir. Uluslararası ilişkiler uzmanlarının bazılarının da dile getirdiği üzere herhangi bir devlet, diğer devletin mevcut hükümet liderini tanımadığını belirtip, devletin muhalif liderini tanıdığını açıklaması ne gibi sonuçlar doğuracaktır ve hukuksal açıdan bu durum ne kadar meşrudur? Ya da başka bir ifade ile Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli’nin “ABD Başkanı Donald Trump'ın, Venezuela Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido'yu ülkenin 'geçici devlet başkanı' olarak tanımasına “Avrupa ve AB rıza gösterir ise yarın Türkiye’de de, 'Ben sizi tanımıyorum, Kemal Kılıçdaroğlu’nu kabul ediyorum' derse ne yapacağız” şeklindeki ifadesi son derece önemli bir konuya dikkat çekmektedir. Bizde çalışmamızda bu konuyu uluslararası hukuk açısından değerlendirmeye çalışacağız.

Venezuela’da Neler Oluyor?
Venezuela’da muhalif siyasetçi Juan Guaido, 23 Ocak 2019'da kendisini ülkenin "geçici devlet başkanı" ilan etmiştir. Guaido bu kararına gerekçe olarak anayasanın 233 ve 333'üncü maddelerini göstermektedir. Guaido, Mayıs 2018'deki seçimlerin geçersiz olduğunu öne sürerek Maduro'nun artık devlet başkan olmadığını ifade ettikten kısa bir süre sonra, ABD Başkanı Donald Trump da, Maduro hükümetinin meşruiyetini kaybettiğini belirterek, Guaidó'yu ülkenin "fiili devlet başkanı" olarak tanıdığını duyurmuştur.

Chavez'in 2013'te hayatını kaybetmesinden sonra Nisan 2013'te yapılan seçimlerde, eski liderin kendine özgü sosyalist devrimini devam ettireceği sözünü veren Maduro, oyların yüzde 50,8'ini alarak yeni devlet başkanı olmuştu. Maduro, Mayıs 2018'de yapılan devlet başkanlığı seçimlerini de yüzde 68 oy alarak kazanmıştır. Nicolas Maduro'nun devlet başkanlığı koltuğuna oturmasından sonra 2014'te Venezuela’nın batısındaki Tachira ve Merida eyaletlerinde güvenlik sorunları gerekçesiyle protesto gösterileri başlamış, gösteriler kısa sürede başkent Caracas'a sıçramıştır. Söz konusu gösterilere muhalefet partileri de destek verirken protestolar hükümet karşıtı gösterilere dönüşmüştür. Muhalefeti darbe teşebbüsüyle suçlayan hükümet güçleri ise göstericilere müdahale etmesi sonucu olaylarda 28 kişi hayatını kaybetmiştir. Ülkedeki ekonomik durumu gerekçe gösteren muhalefet Eylül 2016'da da gösteriler düzenlemiş, Maduro'yu ekonomik krizden sorumlu tutan göstericiler devlet başkanının görevi bırakmasını istemişlerdir. Venezuela, 2017'nin nisan ve haziran aylarında da gösterilere sahne olmuş, erken seçim isteyen göstericilerle güvenlik güçleri arasındaki çatışmalarda çok sayıda kişi hayatını kaybetmiştir.

Venezuela’da süren ekonomik kriz ve yaşanan gerilimler sonucunda sosyalist Devlet Başkanı Nicolas Maduro karşıtı kitlesel protesto gösterileri artmış ve muhalefet lideri Guaido, 23 Ocak 2019 tarihinde kendisini geçici devlet başkanı ilân ettiğini açıklamıştır.


Devletlerin Tutumu Ne Şekilde Olmuştur?
ABD'nin Guaido’yu geçici devlet başkanı olarak tanıma açıklamasının ardından Kanada, Şili, Peru, Brezilya, Guatemela, Kolombiya ve Paraguay da Guaido hükümetini tanıyacaklarını açıklamıştır. Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Tusk ise, "Umarım tüm Avrupa Venezuela'daki demokratik güçlere destek verir. Maduro'nun aksine Ulusal Meclis ve Juan Guaido Venezuela vatandaşlarının verdiği demokratik yetkiye sahip" demiştir.

Güney ve Kuzey Amerika'daki devletlerin üye olduğu Amerika Devletleri Örgütü de Maduro yerine Guaido'yu meşru gördüklerini belirten bir mesaj yayınlamıştır. Buna karşılık Rusya Federasyon Konseyi Dış İlişkiler Komitesi Başkan Yardımcısı Andrey Klimov, Maduro'u yasal bir şekilde seçilmiş devlet başkanı olarak tanıma politikalarında bir değişiklik olmadığını belirtmiştir. Rusya ile birlikte Türkiye’de Maduro’ya destek veren ülkeler arasındadır. Maduro Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisini arayarak desteğini ilettiğini belirtmiştir.

Uluslararası Hukuk Açısından Tanıma Meselesi Ne Şekilde Değerlendirilebilir?
Uluslararası hukukta devletlerin tanınmasından ayrı olarak kimi zaman hükümetlerin tanınması ya da tanınmaması da söz konusu olabilmektedir. Ancak bir hükümetin tanınması için vazgeçilmez bir koşul, söz konusu hükümetin devletinin önceden ya da aynı zamanda tanınmış olmasıdır. Zira bir hükümetin varlığı ancak temsil edeceği bir devlet varsa söz konusu olabilmektedir. Öte yandan, bir devletin tanınmış olması bu devletin bir hükümetinin tanınmasını da zorunlu kılmamaktadır. Bu durumda devlet tanınmasına rağmen onu temsil edecek bir hükümet tanınmadığı için bu devletle hükümetini tanımayan öteki devletler arasında ilişkilerin fiilen kurulması ve yürütülmesi olanaklı olmamaktadır (Pazarcı 2018).

Uygulanan uluslararası hukukta hükümetlerin tanınması yalnızca olağan dışı yollarla hükümetlerin değişmesi durumunda söz konusu olabilmektedir. Başka bir deyişle, bir devletin anayasasına uygu olarak gerçekleşen hükümet değişikliklerinde hükümet tanınması gerekmemektedir. Bir devletin ülkesinde olağan dışı yollarla başa gelen tek bir hükümet bulunması durumunda ise uygulamada değişik görüş ve tutumlarla karşılaşılmaktadır. Uygulamada en çok rastlanan ölçüt yeni hükümetin filen varlığı ve etkisi ilkesine uygun olarak yapılan değerlendirmeye göre karar verilmesi olmaktadır. Ancak fiilen varlık ilkesinin de belirli bir ayrıma bağlı tutulduğu ve kimi dönemlerde hükümetin fiilen varlığının ve etkisinin kabul edilmesi için ülke toplumunun onayını alması koşulu arandığı ifade edilmektedir. Yine uygulanan uluslararası hukukta hükümetlerin tanınması konusunda karşılaşılan bir başka ölçüt, yeni hükümetler otomatik olarak tanımaya giden ve “Estrada Doktrini”  adını taşıyan ölçüt olmaktadır. Bu ölçüte göre bir hükümeti tanıma ya da tanımama o devletin içişlerine karışma anlamına geleceği için olağan dışı koşullarda doğan yeni bir hükümetin tanınması ya da tanınmasının reddi yerine, eğer hükümet sakıncalı bulunuyorsa diplomasi ilişkilerinin kesilmesinin yeterli olacağı kabul edilmektedir (Pazarcı 2018).

Uygulamada hükümetlerin tanınması konusunda karşılaşılan bir başka ölçüt ise “Tobar Doktrini” adıyla anılan görüşe dayanan ölçüt olmaktadır. İlk olarak 1923’te Ekvator Dışişleri Bakanı Tobar tarafından açıklanan bu görüşe göre serbest seçimlerle başa gelmeyen bütün hükümetlerin tanınmasının reddedilmesi gerektiği savunulmaktadır. Devletlerin içişlerine karışma olarak değerlendirilen bu durumla uygulamada çok az karşılaşılmaktadır.


Açıklamış olduğumuz tanıma modellerinden en çok kullanılanı olan fiili varlık ve etki ilkesi ölçütüne göre devletlerin gerçekleştirdikleri uygulamaları hükümetlerin tanımasının de jure ya da de facto olabileceğini göstermektedir. De jure tanıma varlığı ve istikrarı konusunda hiçbir kuşku duyulmayan hükümetler için söz konusu olurken, de facto tanıma sürmesi ya da denetlediği güçlerin kapsamı konusunda kuşkular bulunan hükümetler için söz konusu olmaktadır. Yine hükümetlerin tanınmasının da, tıpkı devletlerin tanınmasında olduğu gibi, açıkça tanıma ya da üstü kapalı tanıma biçiminde gerçekleşmesi olanaklıdır (Pazarcı 2018) .

Değerlendirme
Venezuela’da yaşanan son gelişmeler devletler açısından son derece önemli bir sorunu gündeme getirmiştir. muhalefet lideri Guaido’nun kendisini geçici devlet başkanı ilan etmesinin ardından bir çok ülkenin Guaido’yu yeni başkan olarak tanıması, uluslar arası hukukun en temel ilkelerinden, devletlerin iç işlerine karışmama kuralını yeniden gündeme getirmiştir. Ülkede yaşanıla ekonomik kriz, seçimler ile ilgili endişeler ve diğer olumsuz gelişmeler neticesinde Maduro’nun eleştirilmesi ve devletlerin bunu dile getirmesi uluslararası hukuk açısından olağan bir durum olarak değerlendirilebilir. Ancak seçimle belirlenen mevcut hükümet başkanı Maduro’yu tanımayıp, kendisini bazı yasal kurallara dayandırarak devlet başkanı ilan eden Guaido’nun devlet başkanı olarak tanındığının ifade edilmesi, Venezuela’nın doğrudan iç işlerine bir müdahale olarak düşünülmektedir. Kendisini birtakım yasal haklar ile yeni devlet başkanı ilan eden Guadio bu hakları Anayasanın 233. ve 333. maddelerinden aldığını ifade etmiştir. Ancak Prof. Dr. Mehmet Necati Kutlu’nun da ifade ettiği üzere mevcut Anayasa kuralları, sadece seçilmiş liderin görevi devralamaması durumunda meclis başkanına geçici olarak bu görevi yürüterek ülkeyi seçime götürme yetkisi veriyor. Ancak seçilmiş lideri bu koltuktan indirmeye teşebbüs etmenin hiçbir meşruiyeti, yasallığı ya da geçerliliği yoktur. Olsa dahi ülkede seçimler gerçekleştirilip, halk tarafından seçilen bir devlet başkanı olmadan, başta ABD olmak üzere diğer bazı devletlerin Guadio’yu devlet başkanı olara tanıdıklarını ifade etmesi, doğrudan içişlerine bir müdahale ve tarafsız bir durum olmayacaktır.