Çocuklarda Cinsel Eğitim

Yazar: Dinara Suhanberdyyeva – 10 Mart 2018


Şubat ayında Ankara’da Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Ofisi ve Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’nın düzenlediği konferansta ele alınan‘okulda ergenlik’ ve ergen ‘sağlığı’ temaları arasında bulunan çocuklarda cinsel eğitim konusu, çağımızda küreselleşme ile birlikte toplumsal değişim, dönüşüm ve gelişmelere parallel olarak gündemde yerini almıştır. Yapılan araştırmalarda,Türkiye’deki internet sitelerinin yüzde 12’si porno içerikli ve bu içeriğe maruz kalma yaşının 11’e düştüğü belirtilmiştir. Görüntüleri yayımlanan çocuk sayısının 36 bin’i geçtiği ve bu çocukların yüzde 77’sinin 9 yaş altında oldukları da ayrıca kaydedilmektedir. Bunula birlikte İnternette görüntüleri yayımlanan çocukların sadece yüzde 1’i belirlenebiliyor. İstatistiklere göre pornografik görüntüleri en çok 12 -17 yaşındaki erkek çocuklar izliyor ve birçoğunun başlıca cinsel eğitim kaynağı pornografi. Oysa bu sitelerden doğru bir cinsel bilgi almak mümkün değil.

İnsan soyunun sürdürülmesinde, cinsel gelişimin sağlıklı olması büyük önem taşımaktadır. İnsanın cinsel gelişimi neredeyse her davranışına yansımakta ve etkide bulunmaktadır. Bu noktada çocukların cinsel gelişimi zihinsel gelişimden ayrılamamakta ve ortaya çıkış şekli doğrudan cinselliği ve ruhsallığı yetişkinlikte etkilemektedir. Bu nedenle çocuğun cinsel gelişimine ve eğitimine zaman ayırmak önemli olmaktan öte bir zaruret olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu bağlamda cinsel davranış ve cinsel gelişim üzerinde kuram geliştiren yaklaşımların başında psikoanlitik kuram gelmektedir. Psikoanalitik yaklaşımın kurucusu olarak kabul edilen Sigmund Freud’a göre ilk çocukluk yıllarında geçirilen yaşantının kişilik gelişiminde önemi büyüktür.Freud, çalışmalarında yetişkinlerde kişilik ve anormal davranışlar üzerine yoğunlaşmış olsa da bebeklik ve çocukluk yıllarının kişilik üzerinde önemini belirten ilk kuramcı olmuştur.

İlerleyen yıllarda psikoanalitik yaklaşım üzerine kurulan cinsel kurama göre gelişim için her dönemde bireyin temel gereksinimlerinin karşılanması gerekmekte ve temel gereksinimlerin tanımlanmadığı durumlarda kişilik gelişimi bundan etkilenmektedir. (Akyol, 2014).


Bu noktada Freud’un geliştirmiş olduğu kişiliğin üç bileşeni yaklaşımı, bilimsel çalışmalara ayrıca ışık tutmuştur. Freud’a göre kişiliğin üç bileşeni‘id’, ‘ego’ ve ‘süperegodur’.‘İd’, kişiliğin yalnızca ilkel, içgüdüsel ve doğuştan gelen yönleri anlamına gelmektedir. ’İd’ zevk ilkesine göre işler ve hiç geciktirilmeden bütün isteklerinin yerine getirilmesini bekler.‘Ego’ (Latince Ego - ‘Ben’) karar vermekten sorumlu olan zihinsel aygıtın bir bileşenidir. ‘Ego’, ‘id’ dünyasının dış dünya tarafından dayatılan kısıtlamalara uygun olarak arzularını ifade etmeyi ve tatmin etmeyi amaçlamaktadır. (Kjell & Zigler, 2014)‘Superego’, bir kişiliğin gelişmekte olan son bileşenidir. Freud'un bakış açısından, organizma ‘superego’ ile doğmaz  aksine çocuklar ebeveynler, öğretmenler ve diğer ‘biçimlendirici’ figürlerle etkileşim yoluyla kazanmalıdır. Bu bağlamda ‘superegonun’ kişi düzeyinde toplumun inandığı doğru ve yanlış kavramların kaynağını oluşturduğu söylenebilir. ‘Superego’ ikiye ayrılmakla birlikte hem ‘vicdani değerlendirme’ gereken hareketleri öğretir, hem de bireyi ‘ideal ego’ olarak yapılmaması gerekenler doğrultusunda koşullandırır. Zira ‘süperego’ bireyin davranışlarını süzgeçten geçirir, “bu yaptığın doğru” veya “bu yanlış davranış, utan kendinden” mesajlarını verir. (Kızıltepe, 2004) Freud ayrıca insanlarda libido (cinsel dürtü) olarak tanımlanan içsel bir enerjinin olduğunu ve bu enerjinin vücutta dönemlere göre farklı yerlerde bulunduğunu belirtir.Libido enerjisi, doğumdan başlayarak genital döneme dek değişik özellikleriyle kendini göstermemektedir. Örneğin oral dönemin kaynağı ağız,anal dönemin makat bölgesi olduğu kabul edilmektedir. (Cinsel Gelişim Teorileri, 2018)

Çocuklarda Cinsel Eğitim
Çocuklara yönelik cinsel eğitimin bazı Batı toplumlarında  ‘seks eğitimi (sex education)’ olarak algılanıyor olması ülkemizde ve Türkiye’de bu konuda uzun tartışmaları ve yanlış anlaşılmaları da beraberinde getirmektedir. Oysa cinsel eğitim, pornografi’nin kurguladığı cinsel ilişkiyi öğretmek değildir. Cinsel eğitim, bireyin fiziksel, duygusal ve cinsel gelişimini anlaması,sağlıklı bir cinsel kimlik gelişimi oluşturması,karşı cinsin haklarına ve davranışsal özelliklerine saygı göstermesi ve olumlu sosyal ilişkiler geliştirmesine yardımcı olan bakış açısına sahip olması için  verilen eğitimdir. (Özcan, 2018)

Bununla birlikte günümüzde  sıkça sorulan ve beraberinde tartışılan bir diğer konu cinsel eğitimin kimler tarafından ve ne zaman verilmesi gerektiği konusudur.Çocuğa  cinsel eğitimi vermek için önce çocuğun cinsel gelişim süreçlerini bilmek gerekir. Cinsel eğitim ne çok erken ne de çok geç yaşta verilmelidir. Çocuğun gelişim düzeyine uygun olmayan bilgilerin verilmesi kavrama güçlüğüne neden olacak ve bununla birlikte farklı sorunlar yaratacaktır.Bu yüzden kısa,yalın,gerçek ve endişesiz cevap verilmesi gerekmektedir.Çocukların yaşlara göre cinsel bilgiler değişmektedir bu nedenle verilecek bir yanıtın ilerleyen yaşlarda yeterli olmayabileceği önceden kanıksanmalıdır.

Bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus cinsel eğitim bağlamındaki bilgilerin kimin tarafından verilmesi gerektiği ve soruları kimin yanıtlayacağı konusudur.  Cinsel eğitim hem ebeveynler hem de okullarda öğretmenler tarafından verilmelidir. Ancak aile içinde verilecek eğitimde eğer çocuk anne ile daha fazla zaman geçiriyorsa  bu durumda bu rolü annenin üstlenmesinin daha uygun olacaktır. İkinci önemli bir konu çocuk okula başladıktan sonra burada verilen cinsellik eğitimidir. Okulda cinsel eğitim görevini öğretmenler yürütse de her iki ortamda, yani ailede ve okulda verilen eğitimin birbirini tamamlaması gerekmektedir.


Cinsel Eğitim konusunda dikkat edilmesi gereken hususlar
Demokratik aile ortamında yetişen çocukların, cinsel gelişiminin sağlıklı bir süreçle şekillendiği birçok bilimsel araştırma tarafından desteklenmekle birlikte uzmanlar tarafından kabul edilmektedir.  Bunu sağlayan en önemli faktörlerden biri çocukların cinsel eğitim bağlamında merak ettiklerini ebeveynlerine rahatlıkla sorup, öğrenmesidir.Bu süreçte verilen sağlıklı bilgiler ise çocukların arzularını ve tercihlerini kolay ve net ifade edebildikleri için  tacize uğrama  ihtimallerini düşürmektedir. İşte bu sebepleebeveynler çocuklarına erken yaşta doğru cinsel eğitimin  temellerini sağlamalıdır. Öte yandan okulda verilen cinsel eğitim bağlamında, sınıf öğretmenleri, okul psikologları, rehber ve sosyal öğretmenler de öğrencilerin cinsel eğitiminde anne babalara yardımcı olmaları ve iki farklı ortamda verilen eğitimin eşgüdüm içerisinde, birbirini tamamlayıcı olması gerekmektedir. Sağlancak olan bütünlük birçok farklı sebepten dolayı ebeveynlerin çocuklara cinsel konular hakkında doğru bilgi verememelerinin de önüne geçecektir.

Bu hususta gerek aile içerisinde gerek ise okulda verilecek cinsel eğitimde kullanılacak dil oldukça önemlidir. Cinsel organların doğru isimlerinin öğrenilmesi, ailelerin de terminolojiyi kullanmaya yönelik teşvik edilmesi önem taşımaktadır. Aşamalar halinde ve çocuğun yaşı göz önünde bulundurularak verilecek eğitim aynı zamandasessiz ve güvenli bir ortamda verilmeli ve  “ruh hali” diye tabir edilen faktör, eğitimin etkin bir şekilde gerçeklemesini sağlamak için doğal ses tonu ile yansıtılmalıdır. Eğitim esnasında çocuklar tarafından sorulacak sorulara doğru yanıtların verilmesi ve çocukların bu konuları rahatça paylaşabilmeleri için cesaretlendirmeleri de ayrıca önem arz etmektedir.

Ulusal düzeyde KKTC ve Türkiye’de cinsel eğitim ile ilgili çalışmalar incelendiğinde, bu kavramın ders programlarında hak ettiği yeri bulamadığı görülmektedir. Günümüzde okullarda “cinsel eğitim” ile ilgili özel bir uygulama ise bulunmamaktadır. Oysa cinsel eğitim’i tüm yaşam boyunca devam eden bir süreçte, bilgi eksikliği ile abartılı ve yanlış cinsel inanışların, tabuların ve bununla birlikte sorunların oluşmasının önüne geçecek, birçok cinsel işlev bozukluğunu belki de gelişmeden önleyebilecek ve çocuk istismarına karşı mücadelede temel unsurlarının oluşumuna etkin bir zemin hazırlayacak veçocukları günümüzde küreselleşme ile birlikte baş gösteren birçok tehlikeye karşı korumanın en önemli yollarından biri olarak değerlendirmek mümkündür. İlgili paydaşların toplumun tüm kesimleri ile etkileşim içerisinde harekete geçme zamanı çoktan gelmiştir.

Kaynaklar
Akyol, A. K. (2014). Cinsel Gelişim ve Eğitim. In A. Ulusoy, A. G. Aytar, G. Subaşı, G. Ü. Bağcıoğlu, & G. K. Erdamar, Eğitim Psikolojisi (p. 206). Ankara: Anı Yayıncılık.

Cinsel Gelişim Teorileri. (2018, 10 14). "Çocuk Eğitimi": http://www.cocukgelisimi.gen.tr/cocuk-gelisimi/cinselgelisim/428-cinsel-gelisim-teorileri.html

Kızıltepe, Z. (2004). Cinsel Gelişim. In Z. Kızıltepe, Öğretişim Eğitim psikolojisine çağdaş bir yaklaşım (p. 83). İstanbul: Ofset Yayınevi.

Kjell, L., & Zigler, D. (2014). Kişilik kuramları. Piter: Piter Press.

Özcan, K. (2018, 10 15). Cinsel eğitim nedir, ne zaman ve nasıl verilir? https://kemalozcan.org/

Reyhan Özyiğit, P. Çocuklarla cinselliği nasıl ve ne zaman konuşmalıyız? , 26 Şubat 2013, Haber Türk: https://www.haberturk.com/yazarlar/pinar-reyhan-ozyigit-2090/823265-cocuklarla-cinselligi-nasil-ve-ne-zaman-konusmaliyiz