Bosna Hersek’te Kriz Sinyali: Yeni Bir Savaş mı Doğuyor ?

Yazar: Mercan Böyük – 20.12.2021

Bosna Hersek'i Bosna-Hersek (Boşnak-Hırvat) Federasyonu ile birlikte oluşturan iki entiteden biri olan Sırp Cumhuriyeti’nin (Republika Srpska, RS) lideri Milorad Dodik’in kısa süre önce Bosna Hersek ile ilgili “Bosna Hersek ortadan kaldırılmalı” ifadeleri ve Sırp Cumhuriyeti Meclisi'nin, Bosna Hersek’in askeri, yüksek yargı, vergi yönetiminden çekilme kararı, ülkedeki siyasi krizin Balkanlara yayılmadan nasıl aşılacağı konusunu uluslararası gündeme taşımıştır.

Sancılı bir tarih: Bosna Hersek
Bosna Hersek’in göreceli kısa tarihi Yugoslavya’nın dağılma sürecinin sancılarını yansıtmaktadır. Resmi olarak Hırvatistan ve Slovenya’nın 25 Haziran 1991 tarihinde bağımsızlıklarının ilanı üzerine patlak veren Yugoslav İç Savaşı sonrası ülke dağılma sürecine girmiş ve dağılma sonrası Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek, Hırvatistan, Slovenya ve Makedonya oluşmuştur.

1991 yılında, Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Hırvatistan ile Sırpların ağırlıkta olduğu Yugoslav ordusu arasında devam eden çatışmalar Bosna Hersek’e de sıçramıştır. Sırp bölükler, o dönemde nüfusun çoğunluğunu Hırvatların oluşturduğu Boşnak köylerine saldırmış ve böylece Bosna Hersek’te savaş başlamıştır. Yugoslavya’nın parçalanmasını fırsat bilen Bosnalı Hırvatlar ve Sırplar, Bosna Hersek’i de paylaşmak isteyip kendi aralarında ve içine Boşnakları da alarak Cumhuriyet kurduklarını açıklamışlardır. 18 Kasım 1991 tarihinde Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti ve 9 Ocak 1992 tarihinde ise Sırp Cumhuriyeti bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.


Fakat kısa süre sonra Sırpların kontrolü altındaki Yugoslav ordusunun silahlandırdığı Boşnalı Sırplar “Büyük Sırbistan” hedefiyle Müslüman Boşnaklara yönelik etnik saldırılar başlatmışlardır. Boşnaklar ise Aliye İzzetbegoviç önderliğinde, kuzeyde ve doğuda Sırplara; güneyde ve batıda da Hırvatlara karşı ülkenin bütünlüğünü korumak için savaşmışlardır. 11 Temmuz 1995 tarihinde başlayan ve 8 binden fazla Boşnak sivilin katledildiği Srebrenitsa Katliamı yakın tarihin en unutulmaz acılarından biri olmuştur. Saldırılar ve katliam, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) müdahalesi ile sona ermiştir.

NATO müdahalesinin hemen ardından 21 Kasım 1995'te Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD), Ohio kentinde Hırvat, Sırp ve Boşnaklarlar tarafından paraf edilen ve 14 Aralık 1995'te Fransa'nın başkenti Paris'te Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman tarafından resmen imzalananan Dayton Antlaşması, resmi olarak Bosna-Hersek iç savaşının son bulmasını sağlamış, ülkeyi ikiye bölerek Bosnalı Müslümanlar ile Sırplar arasında paylaştırmıştır. Bununla birlikte, iki farklı entiteye ayrılan Bosna Hersek’te tek bir devlet çatısı altında oldukça karmaşık bir idari yapılanmaya gidilmiştir. Anayasaya göre Devletin en üst makamı Boşnak, Sırp ve Hırvat 3 üyeden oluşan Devlet Başkanlığı Konseyi olarak kabul edilmiştir. Dört yılda bir yapılan genel seçimlerde konsey üyeliğine seçilen isimler, dönüşümlü olarak sekiz aylığına "konsey başkanlığı" yapmaktadır. Konseyin Hırvat ve Boşnak üyeleri, Bosna-Hersek Federasyonu’nda yaşayan seçmenler, Sırp üye ise RS'de yaşayan seçmenler tarafından seçilmektedir. Ülkede ayrıca "Yüksek Temsilci" de görev yapmaktadır. Geniş yetkilerle donatılmış Yüksek Temsilci, Devlet Başkanlığı Konseyinin üyeleri dahil olmak üzere ülkedeki tüm diğer devlet yetkililerini görevden alma hakkını elinde bulundurmaktadır. Dayton ile uygulamaya giren bu karmaşık yapıda, kanton, entite ve devlet düzeyinde 5 başkan (3'ü konsey üyesi), 13 hükümet başkanı ve 136 bakan görev yapmaktadır.


Soykırım Yasası ve Mevcut Kriz
Bosna Hersek'teki savaşı sonlandırsa da ülkeye karmaşık bir yapı getiren ve birçok alanda ülkenin adeta elini kolunu bağlayan Dayton Anlaşması, 27 yıl sonra da tartışılmaya devam etmekle birlikte ülkenin bugün içinde bulunduğu siyasi gerilimin de ana kaynağı olarak görülmektedir. Nitekim mevcut krizin ilk adımı Dönemin Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Valentin Inzko’nun Temmuz 2021’de Srebrenista soykırımın inkarını suç sayan bir yasa çıkartması ve RS lideri Milorad Dodik’in yasayı boykot etmeye karar vermesi ile Dayton Antlaşması'nın aslına dönülmediği takdirde Sırp Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ilan edeceğini söylemesiyle atılmıştır.

Mevcut Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt tarafından Kasım ayında Birleşmiş Milletler’e sunulan raporda, ülkede ulusal silahlı kuvvetlerin ikiye bölünmesi ve Sırp ayrılıkçıların kendi ordularını kurması halinde, ülkede yeniden bir iç savaş yaşanabileceği belirtilmekle birlikte bu durumun önlenmesi adına uluslararası barış gücüne ihtiyaç duyulacağının altını çizmiştir. Schmidt, göreve başlamasının ardından yayınladığı ilk raporunda, Bosna için “savaş sonrası dönemin en büyük varoluşsal tehdidi” yaşandığını kaydetmiştir. Bosna Hersek Yüksek Temsilci Schmidt, “Dodik’in söylemlerinin önüne geçilmez ise yalnızca ülkenin ve bölgenin barış ve istikrarını tehlikeye atılmakla kalmayacak, Dayton barışı da yok olacaktır” şeklindeki ifadeleri son derece önemlidir. Ayrıca Schmidt; “Bosna Hersek silahlı kuvveti iki veya daha fazla orduya bölünürse, uluslararası askeri varlığın düzeyinin yeniden değerlendirilmesi gerekir” diyerek uluslararası toplumda uyarıda bulunmuştur.

Buna rağmen raporun yayımlanmasından oldukça kısa bir süre sonra, Aralık ayında düzenlenen RS Meclisi Olağanüstü oturumunda Bosna Hersek Devleti'ne ait stratejik öneme sahip yetkilerin RS üzerine alınmasını tartışmış, oturum sonunda RS hükümetine Bosna Hersek Silahlı Kuvvetleri, vergi idaresi ve adli sistem kurumu gibi ortak kurumlardan altı ay içerisinde çekilmesi için yetki verilmiştir.

Bunun üzerine Bosna Hersek Savcılığı, aynı zamanda Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Sırp üyesi olan Milorad Dodik başta olmak üzere Sırp Cumhuriyeti Entitesindeki siyasetçiler hakkında soruşturma başlatmıştır. Bosna Hersek Savcılığından yapılan açıklamada, "Sırp Cumhuriyeti Entite Meclisinde 'ortak kurumların devredilmesine' yönelik olağanüstü oturum düzenlenmesi, anayasal düzene ve Dayton Barış Anlaşması'na saldırıdır. Başta Milorad Dodik ve Sırp Cumhuriyeti Entite Başkanı Zeljka Cvijanovic olmak üzere, birçok Sırp siyasetçi hakkında soruşturma başlatıldı." ifadesi kullanılmıştır.


Son dönemde dozajı artan ayrılıkçı, Sırp milliyetçiliğinin planlı bir çaba olduğunu söylemek için henüz erken olduğunu belirtmek gerekmektedir. Nitekim Sırbistan’ın konu ile ilgili sessizliğini devam ettirmesini Dodik ve ayrılkçılarla arasına mesafe koyma çabası şeklinde yorumlamak mümkündür. Aynı zamanda RS meclisinde temsil edilen muhalefet partilerinin Dodik'in konuşmasını "tamamen seçim kampanyası" olarak nitelendirmesi de önemli bir detay olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak Balkanların ve Avrupa’nın güvenliği açısından önemli bir sınama teşkil edeceğinden mevcut krizin yine Avrupa Birliği ve ABD’nin atacağı kararlı adımlar ile çözüleceğini söylemek yanlış olmayacaktır. AB’nin kendi içindeki fikir ayrılıkları ve Macaristan gibi çeşitli AB ülkelerinden Dodik’in söylemlerini destekler nitelikteki açıklamalar AB’nin ortak bir pozisyon almasına şu an için önemli bir engel teşkil ettiği görülse de AB Dışişleri Bakanlarının 2021'in son toplantısı için bir araya geldikleri görüşmenin ardından 13 Aralık'ta kabul ettikleri bildiride "Bosna Sırp Cumhuriyetinin tek yanlı kararlarının geçerliliğinin olmadığı ve ülkenin istikrarına hizmet etmeyeceği" ifadeleri ilerleyen sürecin yeni gelişmelere sahne olabileceğini göstermektedir.