Doğu Akdeniz’de Değişen Dengeler ve Kıbrıs-Çin Halk Cumhuriyeti İlişkileri

Yazar: Araş. Gör. Merve Altun – 15 Ekim 2019


Kıbrıs Sorunu üzerine tartışmaların devam ettiği ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’nin bölgede giderek tansiyonun artmasına sebep olan tek taraflı hidrokarbon arama faaliyetlerine paralel olarak Doğu Akdeniz’de ortaklık ve işbirliği arayışlarını sürdürdüğü bir dönemde, dünyadaki üç küresel güçten biri olan Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendirdiği ve kendisini bölgenin değişiminde nasıl konumlandırdığı sorusu önem kazanmıştır.

ÇHC’nin 1970 yılında Deng Xiaoping öncülüğünde hayata geçirdiği Açık Kapı Politikası (Open Door Policy), yani bir nevi Serbest Ticaret Politikası olarak değerlendirilebilecek ilkeler bugüne kadar izlerini sürdürmektedir. Son yıllarda ÇHC’nin gerek BRICS [1] ile geliştirdiğini diplomatik ve ticari ilişkiler, gerek ‘Bir Kuşak Bir Yol’ (One Belt One Road) isimli ‘Modern İpekyolu’ projesi çerçevesinde yürüttüğü ekonomik, siyasi ve askeri girişimleri küresel gündemin önemli maddeleri arasında yerini almıştır. Bununla birlikte ABD’nin dış politikada ÇHC’ye yönelik bir çevreleme stratejisi olarak Asya-Pasifik bölgesine yönelmesi ve yine bu bağlamda vuku bulan ‘ticaret savaşına’ paralel olarak ÇHC de Ortadoğu [2] ve Doğu Akdeniz bölgesinde etkinliğini arttırmaya yönelmiştir.[3]

Peki, ÇHC’nin özellikle Doğu Akdeniz ile ilgilenmesi sadece karşı-bir-çevreleme politikasından mı kaynaklanmaktadır?

ÇHC’nin ulusal çıkarlar doğrultusunda Doğu Akdeniz bölgesine duyduğu ilginin en önemli nedenlerden bir tanesinin bölgede bulunan enerji ve özellikle hidrokarbon kaynakları olduğu görülmektedir. Artan nüfusu ve yükselen hayat şartları ile birlikte, ÇHC petrol ve doğalgaz bakımından dünyanın en büyük ithalatçısı olup, dışa bağımlı durumdadır. Bu bağlamda Doğu Akdeniz’de bulunan enerji kaynakları ÇHC’nin enerji arz güvenliği için önem teşkil etmektedir. Bir diğer unsur ise, Avrupa ve Afrika pazarlarına ulaşmak için, ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesinin belirlediği ihracat yol haritasında, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz bölgelerinin önemli birer ticaret merkezi olmasıdır. Bu unsurlar göz önüne alındığında, 2011 yılında Kıbrıs açıklarında derin bir deniz rezervinin bulunması, ÇHC’in Kıbrıs ile ilişkilerinin eskisinden daha çok derinleştirmesini beraberinde getirmiştir.

Türkiye ile gelişen ilişkilere rağmen ÇHC ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) arasında herhangi bir diplomatik ilişki bulunmamaktadır. Ayrıca ÇHC’nin Birleşmiş Milletler (BM)’de KKTC’yi tanıması kendi içerisinde ‘Tayvan’ meselesi ile ters düşeceğinden şu anki konjonktürde mümkün görünmemektedir. Öte yandan ÇHC’nin Kıbrıs’ın tamamını temsil eden yasal hükümeti olarak gördüğü Kıbrıs Cumhuriyeti, yani Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile arasındaki ilişkiler her alanda gelişmektedir. ÇHC, GKRY’ni 1971 yılından itibaren tanımakta ve bugün “Kıbrıs’ın toprak bütünlüğünü” savunmaktadır. ÇHC Dışişleri Bakanlığı, bu Eylül ayında dikkat çeken bir konuşma yapmıştır. ÇHC Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Geung Shuang; Kıbrıs meselesinin adil ve barışçıl çözülmesini etkileyecek tek taraflı eylemlerden kaçınması gerekildiğini ve BM üyesi olan ÇHC’nin bu konuda yapıcı bir rol oynamaya hazır olduğunu söylemiştir. Bu doğrultu da ÇHC’nin GKRY ile olan sıkı diplomatik ilişkilerinin bu dayanışmada bir payı olduğu aşikardır.

GKRY ile diplomatik bağların 1971 yılından beri gelişmekte olduğu gibi, bu iki taraf arasında sosyal ve kültürel ilişkilerinin de geliştirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu bağlamda Kıbrıs-Çin Dostluk Derneği (Cypro-Chinese Friendship Association) iki ülke arasındaki faaliyetleri düzenlemek ve geliştirmek için kurulmuştur. Kıbrıs’taki Çin Büyükelçiliği, Kıbrıs-Çin Dostluk Derneği'nin 30. yıldönümü için 2017 Nisan ayında ‘Kalpten Kalbe (Heart to Heart) isimli kültür etkinliklerini başlatmıştır. Çin vatandaşlarını ve Kıbrıslı Rumları bir araya getirmek amacıyla önümüzdeki aylarda daha fazla kültürel etkinlik düzenleneceği de belirtilmiştir.

Kırmızı ve düz çizgiler karadaki İpek Yolu ekonomik kemerini, mavi kesik çizgiler ise Deniz İpek Yolu Girişimini göstermektedir.


Kırmızı ve düz çizgiler karadaki İpek Yolu ekonomik kemerini, mavi kesik çizgiler ise Deniz İpek Yolu Girişimini göstermektedir.
Ekonomik ve ticari ilişkilere bakıldığında, iki devlet arasında güçlü bir iletişim olduğu da ayrıca görülmektedir. 2017 verilerine göre GKRY, ÇHC’ne ithalatta 6’ncı, ihracatta ise 19’ncu sıradadır. Diğer taraftan ÇHC’nin GKRY’de, telekomünikasyon, yenilenebilir enerji, taşınmaz mal ve uydu haberleşme alanlarında önemli yatırımları bulunmaktadır. ÇHC’nin Modern İpekyolu projesi çerçevesinde düşünüldüğünde ise, Asya-Pasifik’ten Afrika kıtası, Ortadoğu ve Avrupa’ya yapacağı deniz yolu ticareti bağlamında Akdeniz bölgesi ve dolayısıyla Kıbrıs, ÇHC için büyük bir önem kazanmıştır. Zira 28 Eylül 2018 tarihinde Güney Lefkoşa’da düzenlenen Deniz İpek Yolu Semineri’nde ÇHC’nin Kıbrıs’ı Doğu Akdeniz’de Deniz İpek Yolu Projesi’nin önemli saç ayaklarından biri olarak gördüğü Çin’li yetkililer tarafından açıkca ifade edilmiştir. Ayrıca Yunanistan ve GKRY’nin deniz taşımacılığında giderek önem kazanması ve bu deniz ticaret yolunun ÇHC ve GKRY için de karlı olacağını görülmektedir. Zaten ÇHC’nin ithal etmekte olduğu hammaddelerin bir çoğunu Yunan gemileri taşımaktadır. Bu bağlamda Yunanistan’ın Pire (Piraeus) ve Selanik (Thessaloniki) limanlarına oldukça büyük yatırımlar yapmıştır. -


‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesi haricinde uzun yıllar devam eden ÇHC ve GKRY ilişkilerinin hız kazanmasının diğer temel sebebi Doğu Akdeniz’de derin petrol ve doğalgaz rezervlerinin bulunmasıdır. ÇHC’nin bu bağlamda bölge üzerindeki çıkar ve hedeflerinin en açık yansıması China National Offshore Oil Corporation (CNOOC) isimli şirketin, Doğu Akdeniz'deki çalışmalar sonucunda çıkarılacak olan doğal gazı karaya taşıyacak boru inşaatına ve doğal gazın sıvılaştırılması için yapılacak çalışmalarda rol üstlenmek istediğini açıklamasıdır. Bütünsel olarak değerlendirildiğinde ÇHC, Doğu Akdeniz’deki konumunu Kıbrıs üzerinden hem ekonomik hem de özellikle stratejik olarak hissetirmek istemektedir. Bu bağlamda GKRY de ÇHC ile ilişkilerini geliştirmekten uzak durmamış, ekonomik kazanımların yanı sıra ÇHC ile yakınlaşmayı  bölgedeki savunma politikası olarak değerlendirmektedir. Zira 2011 yılında GKRY ile ÇHC arasında savunma alanında bir işbirliği anlaşması imzalanmış ve GKRY; anlaşmanın askeri eğitim ve savunma konularında görüş paylaşımı öngördüğü ve ÇHC’nin Kıbrıs’ın topraksal anlamda bağımsızlığını ve bütünlüğünü desteklediğini belirtmiştir. 2019 Nisan ayında Pekin’de GKRY Başkanı Nicos Anastasiades’in Çin’li meslektaşı ile gerçekleştirdiği görüşmede iki ülke arasındaki ‘stratejik ortaklık’ bir kez daha vurgulanmıştır.

Sonuç olarak, ÇHC Kıbrıs adasından her anlamda (fiziksel,ekonomik,askeri vb.) büyük olmasına rağmen, adanın Doğu Akdeniz’deki stratejik önemi diğer ülkeler gibi ÇHC’ni de cezbetmektedir. GKRY için değerlendirildiğinde; ÇHC’nin bölgedeki konumu hem kendileri için hemde ÇHC için son derece yararlı olacağı düşünülmektedir. Fakat burada ÇHC’nin sadece GKRY ile değil, Türkiye ile de gelişmekte olan ilişkileri söz konusu olduğundan ÇHC’nin Kıbrıs’a yönelik politikasının şu an için nihai bir hal aldığını söylemek doğru olmayacaktır. Zira ÇHC’nin çizdiği ‘Modern İpek Yolu’ projesinde karadan yapılacak olan ticarette Türkiye ortaklığının bozulmasına ne Pekin ne de Ankara sıcak yaklaşmayacaktır. Diğer taraftan bölge ülkeleriyle kurulacak iş birliği üzerinden ticaret yollarının güvenliğinin sağlanması ve hidrokarbon kaynaklarına Türkiye üzerinden erişmesi ÇHC açısından uygulanabilecek bir strateji olarak değerlendirilebilir. Kıbrıs’taki çözümsüzlüğün sadece adadaki halklar ile Türkiye ve Yunanistan’ı değil, Doğu Akdeniz bölgesinde çıkarları olan tüm ülkeleri etkilediği mevcut konjonktürde, ÇHC’nin ada ve çevresinde şekillenen pozisyonunun ilerleyen süreçte önemli gelişmeleri beraberinde getireceğini söylemek mümkündür.

Notlar
[1] BRICS: Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika

[2] ÇHC’nin Ortadoğu’daki çıkarları da yine karşı bir çevreleme politikası olarak görülmektedir fakat bu yazıda ABD’nin AsyaPasifik bölgesinde Güney Çin Denizi’ne yönelmesi gibi, ÇHC’nin de Doğu Akdeniz’e artan ilgisi ele alındığı için; ÇHC’nin Ortadoğu stratejisinin bir başka yazıya bırakılması tercih edilmektedir.

[3] Christina Lin. “China’s Increasing Role in the Mediterranean”, The State of the Transatlantic World 2014, Transatlantic Academy, (p. 108).