İngiltere – Fransa Balıkçılık Krizi

Yazar: Aydın Arda Dağdeviren - 29.11.2021


Son dönemlerde Avrupa Birliği (AB) üyesi Fransa ile AB'den ayrılan İngiltere arasındaki balıkçılık haklarına ilişkin anlaşmazlıklar, dozu giderek artan karşılıklı talep ve tehditlerle diplomatik ve ticari bir krize dönüşmüş bulunmaktadır.

4 Kasım 2021 tarihinde İngiltere Brexit Bakanı David Frost ile Fransa Avrupa Birliği Bakanı Clément Beaune‘nun gerçekleştirdikleri görüşme sonrası iki bakan İngiltere - Fransa balıkçılık krizinin çözümüne yönelik müzakereleri sürdürme kararı aldıklarını açıklamışlardır. Ancak daha sonra İngiltere'ye bağlı Manş Adaları'ndan biri olan Jersey Adası'nın temsilcilerinden oluşan Konsey ile görüşen İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un, Fransa'nın balıkçılık haklarına yönelik “haksız” tehditlere maruz kalması durumunda İngiltere'nin  Jersey adasının arkasında durmaya devam edeceğini söylemesi, karşılıklı ilişkilerde yaşanan kördüğümün devam ettiğini göstermektedir.

Krizi Tetikleyen Unsurlar
İngiltere’nin AB’den ayrılması ile birlikte iki taraf arasında serbest geçiş, serbest dolaşım ve ticari serbestlikler gibi birçok düzenleme değişikliğe uğramış, yeni düzenlemeler oldukça tartışmalı bir sürecin sonunda imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması’na (Brexit Anlaşması) dahil edilmiştir. Bu bağlamda İngiltere ile Avrupa Birliği arasındaki Brexit anlaşması gereğince Jersey adası özerk yönetiminin uygulamaya koyduğu yeni sistem, Fransız teknelerinin Jersey etrafındaki sularda eskiden beri avlandıklarını kanıtlamalarını gerektirmektedir. Bu bağlamda Fransalı balıkçıların, Jersey adası etrafında balıkçılık faaliyetleri gerçekleştirmek için lisans başvurusu yaptıkları ancak İngiltere’nin çok az sayıda balıkçıya lisans verdiği iddia edilmektedir. Ayrıca, yıllar boyunca balıkçılık yapıldığının kanıtlanmasının yeterli teknolojiye sahip olmayan küçük çaplı birçok şirket için çok zor olduğu da ifade edilmektedir. Fransa AB Bakanı Beaune, AB tarafından yapılan lisans başvurularının %90’nın İngiltere tarafından onaylandığını ancak İngiltere tarafından verilmeyen lisansların tümüne yakınının Fransa’nın başvuruları olduğunu belirtmiştir. Ayrıca verilmeyen balıkçı lisanslarının teknik bir sorundan ötürü değil, tamamen siyasi bir tercihten dolayı olduğu da iddialar arasında yer almıştır. İngiltere ile Fransa arasında Jersey karasularında Fransız gemilerinin balıkçılık faaliyetlerini gerçekleştirememeleri nedeni ile başlayan uzlaşmazlık son dönemlerde dozu artan karşılıklı suçlamalar ile birlikte ikili ilişkilerin beklenmedik bir biçimde gerilmesine sahne olmuştur.

Nitekim, Jersey adası ile ilgili yaşanan sorun sonrasında Fransa'nın 28 Ekim’de Le Havre’de, İngiliz Cornelis Jan Gert isminde bir balıkçı gemisini alıkoyması sonucu iki ülke arasındaki gerilim yeni bir boyut almıştır. Konu ile iligili Fransa başbakanı Jean Castex 30 Ekimde, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e  bir mektup yazarak durumu belirtmiş ve “Avrupa kamuoyuna, önceki taahhütlere saygı göstermenin müzakere edilemez olduğunu ve Birlik'ten ayrılmanın içinde kalmaktan daha zararlı olduğunu açıkça göstermemiz kaçınılmazdır” şeklinde konuşmuştur.  Ayrıca İngiltere’nin Brexit antlaşmasına uymadığını ve  İngiltere’ye, AB tarafından bazı kısıtlamalar getirilmesini isteyen Fransa, bu konuyu uzun bir şekilde gündemde tutacağını da belirtmiştir.

30 – 31 Ekim 2021’de düzenlenen G20 zirvesinde Roma’da bir araya gelen Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ile İngiliz Başbakan Boris Johnson’un gerçekleştirdikleri görüşmede de konu ile ilgili net bir sonuç alınamamış ve taraflar birbirlerini suçlamaya devam etmiştir.  Macron; “Tartışma istemiyorum, ciddi olmamız gerekiyor... Misilleme önlemlerini kullanmak istemiyorum, çünkü bu balıkçılarımıza yardımcı olmaz” diyerek anlaşma ve müzakere yoluna gidilmesi gerektiğini belirtmiştir. Açıklamasının devamında Macron, İngiltere’ye önerilerde bulunduğunu “şimdi adım atma sırası İngiltere'de” sözleriyle İngiltere’yi harekete geçmeye çağırmıştır. Johnson ise İngiltere’nin pozisyonunun değişmediğini belirtmiş ayrıca Fransa Başbakanı’nın Ursula von der Leyen’e yazdığı mektup için ‘’İngiltere’nin AB’den çıktığı için cezalandırılmasını istemelerine ... şaşırdım’’ şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.


Gerçekten Sorun Balıkçılar mı ?
Sektörel getirisi oldukça düşük olmasına rağmen her iki ülke açısından da balıkçılık faaliyetleri ulusal egemenlik alanlarını ve bu doğrultuda bölgesel güç mücadelesinin yeni meşruiyet alanını temsil etmektedir.

Diğer taraftan özellikle Macron’un yeni bir kriz yaratarak, yaklaşan Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinde avantaj elde etmek isteyebileceği değerlendirilmektedir. Nitekim Macron; Birleşik Krallık ile yaptığımız müzakerelerde (balıkçılık sorununa) kırmızı bir çizgi çizeceğim diyerek kendi ülkesindeki balıkçıların yoğun bir desteğini kazanmış durumdadır. Ayrıca Macron bu konuda kesinlikle taviz verilmeyeceğini, gerekirse İngiltere’ye karşı misilleme hakkını kulanacağını da belirtmiştir.

İngiltere açısından bakıldığında ise İngiltere’nin, Kuzey İrlanda ile Avrupa Birliği arasındaki geçişleri düzenleyen protokolü değiştirmek istediği ve bu sebeple AB’nin müzakereye kapalı dediği konuları yeniden gündeme getirmekteye çalıştığı görülmektedir. İngiliz yetkililer kendilerine yönelik eleştirileri reddetmekte ve konunun çözümünün Fransa yönetiminin elinde olduğunu ifade etmektedirler.

Bundan Sonra Ne Olacak ?
Son olarak 26 Kasım’da Fransız balıkçıların, İngiltere ile devam etmekte olan anlaşmazlığı protesto etmek amacıyla Manş Denizi’ndeki limanları ablukaya alması ve İngiltere’ye konunun çözümü için 10 Aralık tarihine kadar süre vermesinin ardından konu ile ilgili önemli kararlar alınacağı değerlendirmesi yapılmaktadır. Fransa misilleme yapmadan önce konuyu kendi çıkarları yönünde çözmek amacı ile hareket etmektedir. Ancak memnun olacağı bir karar alınmazsa, Fransa'nın yaklaşan seçim tarihi ile birlikte daha sert adımlar atacağını söylemek mümkündür. Bu durum neticesinde İngiltere'nin de Kuzey İrlanda protokolüne yönelik müzakerelerde avantaj sağlamak adına atacağı karşı adımlar (Fransız ticari gemilerine yönelik geniş kapsamlı bir yasak getirilmesi olasılığı dahil) iki ülke ilişkilerinde yeni gerilimleri de beraberinde getirecektir.

Bu durumda AB’nin İngiltere’ye yönelik uygulaması olası kısıtlamalar İngiltere’nin halihazırda yaşadığı ekonomik sıkıntıların katlanarak artmasına neden olabilecektir. Yine kısıtlamalar nedeniyle İngiltere balıkçıları kendi pazarları dışına çıkmakta zorlanacak ve şu anki avantajlı pozisyonlarını kaybederek daha az kaynakla yetinmek zorunda kalacaktır.

Diplomatik kulislerde Macron ve Johnson'un balıkçılar üzerinden yürüttükleri bu gerilim siyasetinin sürdürülebilir olmadığı genel kanısı hakim olsa da, konunun artçı şoklarının ilerleyen süreçte uluslararası gündemi işgal etmeye devam edeceğini söylemek mümkündür.