Türkiye – Mısır İlişkileri: Normalleşme Mümkün Mü?

Yazar: Busenur Yıldırım – 13.04.2021


Geçtiğimiz Mart ayında Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Mısır ile diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edildiğini açıklaması, siyasi kulislerde son dönemde iki ülke arasında giderek artan yumuşama sinyallerinin ilişkilere somut bir yansıması olarak değerlendirildi. 2013 yılında Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah-el Sisi’nin Muhammed Mursi’yi devirip yönetimi ele almasına, Türkiye’nin verdiği sert tepki nedeniyle, iki devlet ilişkilerini maslahatgüzar seviyesine çekmişlerdi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu konu ile ilgili yaptığı açıklamada Mısır ve Türkiye arasında hem istihbarat düzeyinde, hem de bakanlıklar düzeyinde temasların olduğunu ve diplomatik düzeyde de bazı temasların başladığını kaydederek, aynı zamanda Mısır ile kurdukları temasların seyrine göre Doğu Akdeniz deniz yetki alanları ile alakalı bir müzakere de bulunabileceklerini ve buna göre ilerleyen zamanlarda bir anlaşma imzalayabileceklerini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise bu açıklamalara destek olacak şekilde Mısır’la yapılan bu temasın, Sisi ile daha sonrasında yapılacak olan görüşmeler için zemin hazırlanmasını istediğini ve istihbarat, diplomatik ve siyasi temaslardan sonra bu ilişkiyi daha üst seviyelere taşıyacaklarını belirtti.

Her ne kadar da mevcut Doğu Akdeniz denklemi içerisinde Türkiye’nin sorun yaşadığı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan ile hareket ediyor olsa da; Mısır’ın yakın dönemde Yunanistan ile imzaladığı anlaşmanın Türkiye’nin kıta sahanlığına halel getirmemesi, ve son dönemde yapılan karşılıklı açıklamalar Ankara ile Kahire arasında karşılıklı yeniden normalleşme adımlarının ve bozulan ilişkinin tekrardan iyileştirilme niyetlerinin önünü kısmi de olsa açmış bulunuyor.

Mısır-Türkiye İlişkileri’nin Tarihsel Seyri
Resmi olarak 1925 yılında başlayan Mısır ve Türkiye ilişkileri tarihin farklı dönemlerinde çeşitli faktörlerin de etkisiyle inişli çıkışlı bir seyir izledi. Türkiye ile Mısır arasında yaşanan ilk anlamazlık, Abdülnasır döneminde Türkiye’nin kurmaya çalıştığı Bağdat Paktı bağlamında oluştu. Mısır, bu anlaşmaya karşı çıkarak, Bağdat Paktı’nın Arap Birliği’ni bozmaya yönelik bir girişim olduğunu savundu. 21. yüzyılın başında Mübarek yönetiminin Türkiye’yi İsrail ve Filistin çatışmasına müdahil olmanın yanı sıra, Libya ve Mısır’da Müslüman Kardeşlere destek vermekle suçlaması ve Ankara’nın Mısır’ın iç siyasetine müdahelede bulunduğu iddiası ilişkilerin yeniden gerilmesine sebep oldu. Ancak bu iddialara rağmen Aralık 2005 yılında Ankara ve Kahire arasında serbest ticaret anlaşması imzalandı ve iki ülke arasında 2002-2013 yılları arasında gerçekleşen ticaret hacmi 301 milyon dolardan 5 milyar dolara çıktı .


Mübarek sonrası dönemde Türkiye ve Mısır ilişkileri altın çağını yaşadı. Haziran 2012’de Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi kıdemli üyesi Muhammed Mursi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte Türkiye, Mursi yönetimine tam destek verdi. Bu dönemde Mısır’daki hakim görüş de Türkiye’yle uyum içinde bir ilişki yürütmenin İsrail üzerinde baskı oluşturacağı yönünde oldu. İki ülke Suriye ve Filistin konularında da mutabakatlara vararak kısa sürede 2 milyar dolarlık kredi sözleşmesi ve ticaret anlaşmaları imzaladı. Ancak Mursi’ye karşı 3 Temmuz 2013’te Abdülfettah-el Sisi öncülüğünde yapılan askeri darbe, Türkiye-Mısır ilişkilerinde ciddi bir kırılmaya neden oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mursi'nin devrilmesini demokratik geçişin bir kesintisi olarak nitelendirdi ve Türk hükümetinin “askeri darbe girişiminde bulunan bir rejimi kabul edemeyeceğini” belirtti. Bu dönemde Türkiye tarafından yapılan sert söylemlere karşılık olarak Mısır, Türkiye Büyükelçisini persona nan grata (istenmeyen kişi) ilan etti. Bu dönemde iki ülke arasında yaşanan gerginliğin bir diğer sebebi de Sisi yönetiminin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan ile Doğu Akdeniz’de bir ittifak oluşturma girişimi oldu. Sisi, 2017 yılında Güney Kıbrıs’a gerçekleştirdiği ziyarette iki taraf arasında güvenlik başta omak üzere bir çok alanda iş birliği anlaşmasına imza attı. Ardından Mısır, Ocak 2019’da bölgedeki doğalgaz sondaj hakları konusunda Türkiye’nin bölgesel rakipleri olan Yunanistan, Kıbrıs, İtalya, İsrail ve Ürdün’ü bir araya getirip, EASTMED Gaz Forum’unu kurdu.  Ankara yönetiminin ise Kasım 2019’da Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile yaptığı askeri ve güvelik iş birliği anlaşmasından sonra Kahire ile olan ilişkiler iyice gerildi.

Genellikle gerginliğin hakim olduğu Mısır-Türkiye ilişkileri, geçtiğimiz Mart ayında Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Mısır ile diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edildiğini açıklaması ile birlikte, yumuşamaya başladı. Son gelişmeler ise Türkiye Mısır ile daha uyumlu ve sıcak bir ilişki istediğinin sinyallerini verdi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, 10 Nisan’da Mısır Dışişleri Bakanı Samih Sukri ile Ramazan ayını tebrik etme amacıyla telefon görüşmesi gerçekleştirdi.Bu olay Türkiyenin ikili ilişkilerinin normalleştirme çabasının açık bir göstergesi olarak değerlendirildi. Mısır Dışişleri Bakanı Şükri Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesine ilişkin yerel bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin son dönemdeki açıklamaları ve jestlerinin takdir edildiğini" söyledi. "Mısır, her iki tarafın da faydasına olacak bir diyalog ve çıkarlara zarar verilmeden uluslararası hukuk kurallarına uygun ilişkiler kurulmasında istekli." diyen Şukri, gerekli zemin oluştuğu zaman bunların siyasi görüşmeler şeklinde yapılmasına da önem verdiklerine işaret etti.

Mısır-Türkiye İttifakı: Fırsatlar ve Zorluklar
Mısır, Sisi’nin yönetimi ele aldığı 2013 yılından beri hem demokrasiye verdiği destek hem de Doğu Akdeniz’de yaptığı bölgesel ittifaklar açısından Türkiye ile çelişen stratejik bir yol çizdi.  Ancak son dönemlerde Türk-Mısır ilişkilerinde gözle görülür şekilde bir yumuşama olduğunu söylemek mümkün. Bu yakınlaşmanın Doğu Akdeniz ve Libya’da yaşanan gelişmelerle ilişkili olduğu biliniyor. Zira yakınlaşma sürecinin ile değişen dengeler bağlamında Mısır ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki ortak ekonomik ve siyasi çıkarlarının oluşmaya başlaması ile birlikte gelişmesi bir tesadüf değil. Bu anlamda Türk-Libya anlaşmasının Mısır için önemi yeniden vurgulanmaya başlandı. Aynı zamanda Kahire’nin bölgesel bir enerji merkezi olma çabasında Türkiye’ye ihtiyacı olduğu gerçeği de daha açık bir şekilde kabul görmeye başladı. Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Dr. İbrahim Kalın, kısa süre önce Anadolu Ajansına verdiği röportajda Mısır’ı “Arap dünyasının kalbi ve zihni” olarak nitelendirdi ve Mısır ile bazı Körfez ülkeleriyle ilişkilerinde yeni bir sayfa açmaya hazır olduğunu vurguladı..


İki ülke arasındaki ani ve olumlu değişimin nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte normalleşme sürecinin çerşitli fırsatlar ve zorluklar sunduğunu söylemek mümkün. Öncelikle her iki ülkenin de kapsadığı etki alanları oldukça geniş. Ortadoğu’da Türkiye ve Mısır’ı kilit oyuncu yapan üç temel unsur, jeopolitik, terörle mücadele yetenekleri ve diplomatik etkidir.  Her iki devlet de bölgede hem tarihi deneyimleri açısından, hem de stratejik önemi açısından oldukça önemli birer güç olarak değerlendiriliyor. Bu anlamda Türkiye ve Mısır arasında gerçekleşecek olası işbirliği, Türkiye ve Mısır’ın bölgedeki liderlik pozisyonlarını, ve yine bu bölgeye barış, istikrar ve kalkınma getirme potansiyelini arttırabilecek. Diğer taraftan diplomatik kulislerde genel kanı Sisi rejiminin Türk-Mısır normalleşmesine yönelik somut adımlar atmasının zaman alacağı. Zira Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkilerin ilerletilmesini teşvik edecek bir çok stratejik olgu bulunsa da,  Ankara ve Kahire arasındaki yakınlaşma sadece iki ülkenin karşılıklı iyi niyeti değil, aynı zamanda bölgedeki diğer aktörlerin desteğini de gerektirecek. Özellikle Mısır’ın Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile kurduğu ittifakın Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleşme sürecinde önemli bir engel unsuru oluşturacağını belirtmek gerekiyor. Ancak burada EASTMED bünyesinde oluşan ittifaka destek veren ABD’nin tutumunun büyük oranda belirleyici olacağı düşünülürse bölgede gerilimi düşürecek ve istikrar getirecek etkin diplomatik adımların ve yeni ittifakların oluşması mümkün görünüyor. Sonuç olarak Türkiye-Mısır arasında son dönemde yaşanan yakınlaşma ve normalleşmeye yönelik adımların, oluşması olası yeni dengeler içerisinde önemli bir kilit görevi göreceğini öngörmek mümkün.