Yunanistan’da Artan Milliyetçilik ve Altın Şafak

Yazar: Reşit Özmen – 07.05.2021


Soğuk Savaş Dönemi'nde dünyada ideolojik anlamda bir kutuplaşma sözkonusuydu, ancak Sosyalist Sovyetler Birliği Cumhuriyeti'nin (SSCB) dağılmasından sonra bu ideolojik kutuplaşma yerini "medeniyetler çatışmasına" bıraktı. İslami fundamentalizmin Batı karşıtlığı, Soğuk Savaş'tan sonra ön plana çıkan asıl önemli olgu oldu. Ancak son yıllarda özellikle Avrupa'da yükselen "milliyetçi temelli" yeni bir kutuplaşmadan bahsetmek mümkün. Yunanistan'daki Altın Şafak Partisinin beş yıl süren davasının sonucunda mahkeme Ekim 2020'de  Altın Şafak'ın "suç örgütü" olduğuna karar verdi. Altın Şafak Partisinin üyelerine de hapis cezası verildi. AP'de dokunulmazlığı bulunan ve Türkiye bayrağını yırtan Yannis Lagos ise 27 Nisan'da dokunulmazlığının kaldırılması ile tutuklandı. Bu yaşananlar neticesinde Yunanistan özelinde Avrupa'da artan aşırı sağın durumunun ne olacağı dünya gündeminde merak konusu haline geldi.

Altın Şafak Partisi'ne Genel Bir Bakış
Altın Şafak, 16 yaşından beri aşırı milliyetçi örgütlerde aktif çalışmış, sokak şiddetini örgütlemesi zannıyla defalarca hapse girip çıkmış  Nikos Michaloliakos tarafından 1985’te kuruldu. 1974 yılında yıkılan albaylar cuntası ile organik bağı olan ve cuntanın başı Yorgos Papadopoulos'u destekleyen neo-nazi ve ırkçı bireylerin bir araya gelmesiyle kurulan Altın Şafak Partisi 2010'lu yılların başına kadar marjinal bir örgütlenme durumundaydı. Ancak hem Yunanistan'daki 2010 ekonomik krizi hem de dünya genelinde artan mülteci ve göç karşıtı akımlar Yunanlıların, Altın Şafak Partisi gibi aşırı sağ oluşumlara desteğini daha da arttırdı. Tüm bunların neticesinde, 2009'da 0,29 oranında oy alan Altın Şafak, 2012'deki genel seçimlerde yüzde 7 civarında oy alarak ülkenin 3. partisi konumuna yükselip, 300 sandalyeli parlamentoda 18 sandalye ile ilk kez meclise girmeyi başardı. Altın Şafak’a sandıktan çıkan en yüksek destek, yüzde 9,39 ile 2014’teki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oldu. Parti aynı şekilde 2014 yerel seçimlerinde de bu oy oranlarını korudu ve bu şekilde Yunanistan’da aktif bir siyasi figür haline geldi.

Fakat milliyetçi ve faşist bir örgütlenme olan Altın Şafak’ın, meşru olarak parlementoya girmesi ve aktif siyasetin içinde yer alması parti üyelerinin suç işlemelerine engel olmadı ve 34 yaşındaki rapçi Pavlos Fyssas, Eylül 2013'te Altın Şafak'ın bir üyesi tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Bu olay Parti için dönüm noktası oldu. Altın Şafak üyesi Yiorgos Roupakias isimli kişi cinayeti kendisinin işlediğini itiraf etti ve böylece 5 yıl sürecek Altın Şafak davası başlamış oldu. Bu davanın başlamasındaki en önemli neden ise halkın bu cinayete ve Altın Şafak’a artan desteğe olan tepki oldu. Halk yaşananlara tepkisini gösterince, Altın Şafak lideri Nikos Mihaloliakos suç örgütü kurma suçlamasıyla tutuklandı. Nitekim Yunanistan’da bir gazete 2014 yılında Altın Şafak üyelerinin neo-nazi geçmişini belgeleyen fotoğraflar yayınlamış ve Parti’nin ana ideolojisinin ne olduğunu gözler önüne sermişti.  Bu şekilde paramiliter bir oluşum olup da parlementoda yer alması kamuoyunda büyük bir öfkeye yol açmıştı.


Ekim 2020 tarihinde Yunanistan Ağır Ceza Mahkemesi, 5 yılı aşkın süredir devam eden davada, Altın Şafak'ın suç örgütü olduğuna ve 18'i eski parlamenter olmak üzere 39 üyesinin "suç örgütüne üye olduğuna" hükmedip, bu üyeleri cezaevine gönderdi. Mahkeme tarafından suçlu bunuan üyelerden biri de Avrupa Parlemetosu’nda (AP) Türkiye bayrağını yırtan Yannis Lagos’du. Ancak Avrupa Parlementosu’nda dokulmazlığı olduğu için tutuklanamadı. Geçtiğimiz 27 Nisan 2021 tarihinde Lagos’un Avrupa Parlementosu tarafından dokubulmazlığının kaldırılması için oylama yapıldı. Yapılan oylamada, 658 milletvekili Lagos'un dokunulmazlığının kaldırılması için oy verdi, 25 milletvekili karşı çıktı, 10 milletvekili de çekimser kaldı. Böylece dokunulmazlığı oybirliği ile kabul edilen Lagos aynı gün Brüksel’de gözaltına alındı.

Yunanistan’da Artan Milliyetçilik ve Nedenleri
Son yıllarda özellikle Avrupa’da yükselen bir “milliyetçilik” sözkonusu. Milliyetçiliğin bu yükselişi, birçok Avrupa ülkesinde aşırı sağ partilerin parlementoda güçlenmesine neden oldu. Bu aşırı sağcı ve milliyetçi siyasi hareketlerden bazıları iktidarda kendilerine yer bulurken, kimileri ana muhalefet konumuna yükseldi. 2008 küresel ekonomik krizin etkileri, artan mülteci sorunu ve mülteci karşıtlığı, islamofobi bu yükselişi tetikleyen unsurlardan birkaçı.  Küreselleşme sonucu ekonomide oluşan kırılganlık ve geleneksel siyasi yapılanmalara yönelik güvensizlik, Arab Baharı sonucu göç dalgalarının artması, Madrid, Londra, Paris ve Brüksel gibi AB başkentlerinde gerçekleştirilen terör saldırıları, 11 Eylül 2001 saldırıları gibi somut örnekler sonucu Avrupalılar, aşırı sağa ve popülist siyasete daha fazla destek vermeye başladı. Yunanistan da bu yaygınlaşan siyasetten nasibini alan ülkelerden biri oldu. Yukarıda kısaca değindiğimiz Altın Şafak Partisi gibi aşırı sağ ve milliyetçi siyasi oluşumlat Yunanistan’da destekçi sayısını oldukça arttırdı.

Bununla birlikte Yunanistan’da artan milliyetçiliğin nedenleri Avrupa ile paralellik gösterse de bunun yanında Yunanistan’ın kendi iç ve dış siyaset parametrelerinin de bu artışı tetiklediğini söylemek gerekiyor. Özellikle Kıbrıs sorunu, Makedonya isim krizi ve Türkiye ile Ege ve Doğu Akdeniz’de yaşanan sorunlar da milliyetçiliğin artışını doğrudan etkileyen konular. Nitekim 2015’te Rus haber ajansı Sputnik’e röportaj veren Altın Şafak Basın Milletvekili ve Sözcüsü İlias Kasidiaris, Yunanistan’daki iç ve dış politikada meydana gelen sıkıntıların aşılması için daha milliyetçi bir tutum takınılması gerektiğini vurguluyordu. Özellikle 2010’da meydana gelen ekonomik krizden dolayı Avrupa Birliği karşıtı bir söylem geliştirerek bu konuda suçu Birliğe yüklemekteydi. Çözüm için de ulusal para birimine geçiş yapılması gerektiğini dile getiren yetkili, yine aynı şekilde Kıbrıs konusunda da NATO’nun yanlarında durmadığını ve destek vermediğini ifade ediyordu.

Röportajda mültecilere ilişkin “Yunanistan’ın kapıları bir an evvel açılmalı. Yasa dışı yollarla gelen sığınmacılar bir an evvel Avrupa’ya yollanmalı.” şeklindeki açıklamalar da bize aslında mevcut sıkıntıların milliyetçi bir retorik haline nasıl dönüştürüldüğünü açıkça göstermektedir. Örneğin; işsizlik sorunu mu var? “Yabancılar ülkeden giderse bu sorun çözülür, çünkü o ülkeye mensup bir milletin hakkı başka yerden gelen insanlar tarafından gasp ediliyor” söylemi kullanılıyordu. Mevcut sorunlarla boğuşan halk için çözümün temeline milliyetçiliğin yerleştirilmesi Altın Şafak’ın daha da güçlenmesini sağlıyordu. Aynı şekilde Makedonya ile olan isim sorunu Yunanistan’da milliyetçilik ekseninde sert tartışmaların yaşandığı bir diğer konudur. Nitekim bu konuda, son dönemlerde radikal sol dışında diğer tüm siyasi partilerin katıldığı gösteriler yapıldı. Yunanistan'ın kendi antik tarihi ve kültürü ile eş tuttuğu "Makedonya" isminin kullanılmasından doğan rahatsızlığın dile getirildiği bu toplu gösterilerde meydana çıkan milliyetçi duygular, ülkede aşırı sağın bir ortamın halen mevcudiyetini koruduğunu gösteriyor.


Zira Yunan yargısı, 2020’de Altın Şafak Partisi’nin "suç örgütü" olduğuna hükmetse ve bu olay Yunan kamuoyunda "demokrasinin zaferi" şeklinde yorumlansa da devam eden sorunlar neticesinde aşırı sağın yükselişi devam etmektedir. 2019 Yunanistan genel seçimlerinde "Yunan Çözümü Partisi" ismi altında yeni bir aşırı sağ partinin Parlamentoya girmesini ve aynı şekilde, Altın Şafak’ın Kıbrıs’taki uzantısı olarak bilinen "Ulusal Halk Cephesi" Elam’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Temsilciler Meclisi’nde temsil edilmesini bu durumun somut bir yansıması olarak değerlendirmek mümkündür. Elam üyeleri, Altın Şafak'la tüm bağlarını kopardıklarını iddia etse de söylem bazında Altın Şafak ile organik bağını koruyan bir partidir.

Sonuç olarak, paramiliter bir örgütlenme olan Altın Şafak Partisi’nin suç örgütü olduğunun mahkeme tarafından karara bağlanması elbette demokrasi adına olumlu bir gelişmedir. Fakat Avrupa genelinde artan milliyetçilik ve aşırı sağ görüşler, aynı şekilde Yunanistan’da da artarak devam ettiğini görmekteyiz. Ekonomik ve mülteci sorunlarının devam etmesi, aşırı sağ partilerin Yunanistan’da ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde günden güne destekçilerini arttıracağına benziyor. Genelde Avrupa Birliği karşıtı olan bu partilerin bu şekilde sandıklarda başarı elde etmesi, Birliğe yönelik tehditler arasında yer almaya devam edeceğini gösteriyor.